DW Türkçe’nin edindiği bilgilere göre TL’deki değer kaybı ve yüksek dış borç nedeniyle IMF, Türkiye’nin kapısını çalma ihtimaline karşı hazırlık yapıyor. IMF’de bir acil durum grubu oluşturulduğu belirtiliyor.
Washington’da Uluslararası Para Fonu (IMF) bünyesinde bir ekip oluşturularak Türkiye’nin IMF’nin kapısını çalması ihtimali nedeniyle tedbir amaçlı bir senaryo üzerinde çalışılmaya başlandığı öğrenildi.
İsmini vermek istemeyen ve IMF yetkilileri ile temas halinde olan konuya yakın bir kaynak DW Türkçe’ye verdiği demeçte “TL’deki devalüasyonun çok dramatik durumda olduğuna” dikkat çekerek “Bu nedenle IMF’nin başı ağrımaya başladı ve IMF içinde Türkiye’nin hızlı bir sermaye kaçışıyla karşılaşabileceği ihtimali karşısında bir acil durum grubu oluşturuldu” dedi.
IMF sözcüsü DW Türkçe’nin konu ile ilgili sorularına verdiği yanıtta, “Bütün ülkelerde olduğu gibi, Türkiye üzerinde çalışan sürekli bir ekibimiz var ve gözetim sürecimizin bir parçası olarak yetkililerle düzenli temas halindeyiz. Türkiye hakkındaki görüşlerimiz, son yayınlanan 4. Madde Raporu’na yansıtılmıştır. Türk yetkililerden mali yardım talebi niyetinde olduklarını belirten herhangi bir bildirim almadık” ifadelerini kullandı.
4. Madde Değerlendirme Raporu’nda Türkiye ekonomisinin aşırı ısınma sinyalleri verdiğine dikkat çekilmiş, para politikasının çok gevşek ve güvenilirliğinin düşük olduğu vurgulanmıştı.
İkili senaryo hazırlığı
IMF ile yakın çalışma içinde olan başka bir kaynak ise DW Türkçe’ye küresel ortamdaki riskler de göz önüne alındığında Türkiye ekonomisindeki kırılganlıklar nedeniyle seçim sonrası siyasi riskleri de hesaba katan IMF’nin ikili bir senaryo üzerinde hazırlık yaptığını belirterek “IMF, Türkiye ekonomisindeki kırılganlığa siyasi kırılganlığın da eklenmesi halinde, ekonomik olarak neler olabileceği konusunda çalışıyor. 24 Haziran seçimlerinin ardından doğacak herhangi bir siyasi tablonun, borç ödeme krizini tetikleyebileceği senaryoları üzerinde çalışıyor” dedi.
IMF’ye yakın kaynaklar, IMF’nin seçimden sonra mali disipline dönülüp dönülmeyeceği, kamu harcamalarında önlem alınıp alınmayacağı, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve olası faiz arttırımı, yılın ikinci yarısında ekonomide küçülme beklentileri ve bankaların durumu gibi bir çok başlığı tek tek incelediğini söyledi.
Ekonomistler ABD Merkez Bankası Fed’in faiz arttırımına gittiği, doların değer kazandığı ve ticaret savaşlarının başladığı küresel bir ortamda Mart 2019’da yaklaşan yerel seçimleri de hatırlatarak, Türkiye’nin yüksek dış borç ihtiyacı nedeniyle IMF’nin kapısını çalmasını güçlü bir olasılık olarak değerlendiriyor.
TL Dolara karşı bu yıl içinde yüzde 30 civarında değer kaybedip tarihi düşük seviyelerini test etti. Enflasyon Mayıs ayında yüzde 12,15’e yükseldi. TCMB verilerine göre cari açık 2017 Nisan ayında 34,05 milyar dolardan, bu yılın aynı döneminde 57,07 milyar dolara çıktı. Toplam dış borç Nisan ayında 453,2 milyar dolara yükselirken, bunun 125,5 milyar dolarlık kısmını vadesine bir yıl daha az kalmış kısa vadeli dış borçlar oluşturdu. 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL ile birlikte yatırım iştahı da azaldı.
Türkiye’den talep gelir mi?
Türkiye’nin IMF’nin kapısını çalmasını “optimal bir çıpa” olarak değerlendiren Bluebay Asset Management stratejisti Timothy Ash “Bir IMF programı ülkenin kilit kırılganlığı olan ödemeler dengesi açısından destekleyici olabilir” diyerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk yıllarındaki başarısını 2002’de görevi devraldığında miras kalan IMF programı sayesinde yakaladığını söyledi.
Yerel para birimi Peso bu yıl yüzde 25 civarında değer kaybeden Arjantin geçtiğimiz günlerde IMF ile 50 milyar dolar borç verilmesini öngören 3 yıllık bir stand-by anlaşması imzalamıştı. Kaynaklar IMF’nin Arjantin’den sonra Türkiye’nin de masaya oturacağını hesapladığını belirtiyor.
Türkiye en son 2009 yılında küresel kriz döneminde IMF ile anlaşma sürecine girmiş, süreç piyasada bir çıpa görevi görmüş, ancak anlaşma gerçekleşmemişti.
IMF’den yetkililere “ihtiyat” çağrısı
Ekonomistler TL varlıklarına yönelik risk iştahının azalmasının temel nedeni olarak seçim sonrasında oluşacak siyasi resim ve ekonomi ile para politikalarına dair belirsizliği gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen ay Bloomberg’e verdiği bir söyleşide tekrar seçilirse para politikasında daha aktif bir rol oynayacağını söylemesi sonrası TL döviz kurları kaşısında tarihi düşük seviyelerine inmiş, bunun üzerinde Merkez Bankası (TCMB) faiz arttırmak zorunda kalmıştı.
DW Türkçe’ye açıklama yapan IMF sözcüsü TCMB’nin faiz arttırımı ile ilgili olarak “Son dönemde para politikasını sıkılaştırmaya yönelik tedbirlerin açıklanmasını memnuniyetle karşılıyoruz ve yetkilileri ihtiyatlı olmaları konusunda destekliyoruz. Politikalar, doğru zamanlamayla, makroekonomik istikrarın desteklenmesini ve dengesizliklerin azaltılmasını amaçlamaya devam etmelidir” dedi.
IMF Başkanı Christine Lagarde da geçen ay Bloomberg’e verdiği bir söyleşide Cumhurbaşkanı Erdoğan’a TCMB’nin bağımsızlığını muhafaza etmesi çağrısında bulunmuş, TCMB’ye müdahalenin “belirsizlik hissi ve güvensizlik” yarattığını ve bunun piyasaya da yansıdığını söylemişti.
Türkiye 1947 yılında üye olduğu IMF ile 19 kez stand-by anlaşması yapmış, 2013 yılında fona olan borcun geri ödemesini tamamlamıştı.
Seda Sezer Bilen / Aslı Işık
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe